Mart 2020’den önce lokantalardaki çatal bıçağın üzerinde ne kadar virüs olduğu ya da oteldeki havluya kaç kişinin dokunduğu hiç aklımıza geliyor muydu? Belki çok azımızın aklına gelirdi ama hayatın akışı ve koşturması içerisinde bu kadar detay düşünmezdik. Salgınları hep bilimkurgu filmlerinde izleyeceğiz sanırdık ama bir anda kendimizi bir bilimkurgu filminin içerisinde bulduk. Tek fark virüsün filmlerdeki gibi özellikle üretilip dünyaya yayılmasının sağlanmadığıydı. Bir süre tamamen evlerimize kapandıktan sonra hayat yavaş yavaş tekrar başladı. Lokantalar, oteller açıldı. Tekrar tatile çıkmaya, dışarıda yemek yemeye, iş toplantıları hatta partiler yapmaya başladık.
Turizm işletmeleri ise bir taraftan Güvenli Turizm Sertifikası, bir taraftan da misafirlerinin sağlığını korumak nedeni ile sağlıklı önlemler almaya ve her şeyi paketlemeye başladı.
Bu önlemlerle sektörümüz tekrar ayağa kalktı ve artık hey şey virüse karşı korunuyor. İşletmeler artan maliyetlerden ne kadar mutsuz olursa olsun, işlerinin sürdürülebilirliği için katlanıyor ve elde var bir diyebiliyor. Misafirler ise güvenle sosyal hayatlarına devam ediyorlar.
TÜM BU DÜZENLEMELERLE İNSAN SAĞLIĞI KORUNUYOR, PEKİ YA DÜNYANIN SAĞLIĞI?
Turizm sektörünün insan sağlığını korumak üzere aldığı haklı önlemler çok yüksek oranda kağıt ve plastik atığı ortaya çıkarıyor. Dezenfektanlar, maskeler ve eldivenlerin oluşturduğu kirliliğin yanı sıra kullan at menüler, çatal kaşık paketleri, havlu poşetleri, yemek paketleri derken belki de insan sağlığını koruyarak ayakta kalmaya çalışan turizm sektörünün atıkları ile çevre kirliliğine karşı verilen mücadele sekteye uğratılıyor.
Sürdürülebilirlik üzerine çalışan bir turizmci olarak kendi organizasyonlarımda dahi gördüğüm atıklar içimi acıtıyor ve ne yapılabilir diye düşünüyorum ancak bunun ancak kolektif bir çalışmayla olabileceğini biliyorum.
Yüzde yüz geri dönüşümlü malzemeler, muz kabuğundan yapılmış plastikler gibi bir çok alternatif bulunmakla birlikte bunların maliyeti ancak az sayıda işletme tarafından karşılanabilir.
Bu nedenle hem turizm sektörünün hem de dünyanın sürdürülebilirliğini sağlayacak çözümler için çalışmalar yapılmalı ve bu kirliliğe hep birlikte bir çözüm üretilmeli.
Turizm sektörü, ilgili bakanlıklar, sanayiciler ve çevre örgütlerinin bir araya gelerek ortak akıl ile çözüm ararsa belki bir çözüm bulunabilir.
Belli ki, bunda sonra hayatımızda virüsler ve hijyen ön planda olacak. Acil bir çözüm bulunmazsa UNDP tarafından yapılan son 10 yıl çağrısı ve çalışmaları da yetersiz kalacak..